Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

24 Aralık 2013 Salı

dönüş..

Kelimeleri yan yana getirip anlamlı cümleler kurmak o kadar zor geliyor ki.. Üstelik içimdeki her neyse bir an önce çıkmak istiyor. Ve ben zehri akıtmanın sadece yazılı halini biliyorum. Sanırım onu da unuttum artık.

Bitti. "Belki, bi ihtimal, şansım yaver giderse"... kelimelerimi de İstanbulda bıraktım dönerken. Hepi topu bir buçuk yıl yaşadım. Öyle az güldürdü ki, anlattı bana; aslında mutlu olmayı değil bir şeyler öğrenmenin bana iyi geldiğini. Belki de bu yüzden hiç keşkem olmadı orada. Zor anlar, başka  türlü insanlar, başka başka türlü dostluklar,başka türlü dudaklar, ruhsuz bedenler, içinde kan dolaşmayan sıcacık eller, hiç kesişmeyen gözler gördüm. Üstüme sinen bütün kokusuyla bıraktım o güzel, o suçsuz, o sessiz şehri..

Şimdiyse yine yeniden sıfırdan başlamalıyım. Ve her şeyi asla silmeden. Hepsini güzel, küçük odalara kitleyerek. Hepsinin kilidini de güzelce saklayacağım. Açılmaması gerekenleri de işaretlemeden. Hepsi karışsın birbirine. Yıllar sonra dönüp baktığımda hangisinin can yaktığını hatırlamayayım. Hepsi aynı tebessümü bıraksın dudaklarımda.

Yolumun bir gün kesişeceğini biliyorum. O şehrin en ücra sokaklarıyla, o adamlarla, o kadınlarla belki o dudaklarla.O zaman belki her şey daha güzel olmayacak ama daha farklı olacak. Alacak verecek bir şeyimiz kalmayacak birbirimizden. En fazla sarılıp hasret gidereceğiz. Ve asla kaldığımız yerden devam edemeyeceğiz.. Ama çok güzel güleceğiz. Sıcacık, yaz günü gibi hatırlayacağız hatırlamak istediğimiz şeyleri.

Hep geçmişten konuşmak istiyor olmak düşüncesi var şimdilerde. Umarım yaşayacağım günler, geçirdiklerimden daha öğretici daha az acı verici olur. Çünkü hayat çaydaki şekerin erimesini bekleyemeyeceğim kadar kısa.

Bursa'dan sevgilerle..

15 Kasım 2013 Cuma

okumadığın kitaplar gibi..

İnsanların uzanamayacağı yerlerde saklanmayı kendime vazife bilmişken ne oluyor nasıl oluyor da bir anda kendimi yere düşüp herkesin gözü önüne seriliveren intihar hapları gibi buluyorum hiçbir fikrim yok.

Fikrim olmayan öyle çok şey var ki.Mesela neden  intihar eylemini gerçekleştirecek haplar küçük şirin ve renklidir. Ya da Rus Ruleti gibi adrenalini kulaklarınızdan fışkırtabilecek bi yöntem varken neden küçük şirin zararsız haplar? Nasılsa cehenneme gideceğiz. Bu korku neden ?

-Ice tea yerine çağı soğutup içiyorum.İçine de bi parça limon. Ama sıcakken. Öyle olunca daha fazla salıyor suyunu- ne diyordum Rus Ruleti. Öleceğini bile bile oynamak.. Her an karşındakini kaybetme korkusu çünkü o lanet kurşun seni öldürürken onun gözleriyle kesişip son bakışını gördüğünde bütün korkunu kenara zaten atmışsındır.

İnsan en çok kendini kaybetmekten korkar .. bi başkasında..

Korkularımı sıralayacak olursam sıralayacak başka hiçbir şeyimin kalmamasından korkuyorum. İnsanın listeleyecek bir şeylerinin olması güzel. Kışın sahlep de öyle.
Hiç pişman olmamaktan pişmanlık duyduğunuz oldu mu ? Kendime ne kadar kızsam da pişman olamıyorum. Bu da demek oluyor ki ders çıkarmıyor, kısa tarihimi tekerrürlerle geçirip mutsuzluğu alt kümem yapıyorum.

Umutsuzluk beni karısı yaptı.

Karışık kafalar sevmiyorum. Zira benimkisi ziyadesiyle öyle. Bunu anlaman için bu cümleyi kurmam şarttı evet.

Aklıma geldi de sanırım rulette sağ kalan taraf olmak isterdim. Mazoşistim çünkü ben. Ve evet mazoşitin anlamını gayet iyi biliyorum.O acı insana yaşadığını hissettiriyor. En ölü olduğunu zannettiğin zamanlarda birilerinin canını yakmasına izin ver. İnan bana fazlasıyla yaşıyor olduğunu anlayacaksın.

Şimdi vişneli bir lolipop olsa ne iyi olurdu. Ekşi seyleri seviyorum. Ben de ekşiyim çünkü. Ya da ekşimiş. Henüz karar vermedim.

Bi blog okuyorum uzun zamandır. Yani uzun zamandır dememe bakmayın işte bi kaç haftadır takip ediyorum. Herif neden evlenmediğini açıklıyor hayatına giren kadınları anlatıp. Her hafta iki üç yazı yayınlıyor. Anladığım kadarıyla otuzlu yaşlarında, şu anda yurt dışında yaşayan odtü mezunu bi inşaat mühendisi. Ve kalemi oldukça kuvvetli, fazlasıyla entellektüel görünüyor. Bazı cümlelerinde sarılıp saçlarını okşamak istediğimi farkettim. "Her erkek masum doğar.." diyor kendinin artık masum olmadığını söylemek için. Ama bunca şeyi unutamayan, yaşadığı günkü gibi yazabilen o acıyı da mutlu olduğu anı da hissettirebilen bi adam ne kadar masumiyetini yitirmiş olabilir ki?

Bazen elim gidiyor yorum kısmına bir şeyler yazmak istiyorum. Ne bileyim kelimelerimle saçlarına dokunayım diyorum. Belki ironik ama benden hem yaşça hem de fiziken bu kadar büyük bir adamın benim korumama ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.Sanki yapabileceğim bir şey varmış gibi işte.. Saçma, değil mi? Bence de. Zaten bu yüzden hiç iletişime geçmedim. Geçmiyorum. Geçmeyeceğim.

Ne bileyim tanırsam, görürsem, bilirsem şu kafamdaki halini kaybetmekten korkuyorum.Korkağın teki olduğum gerçeği bu korkumu küçük bi korku yapmasın lütfen.

Belki onbinlerce adam var onun gibi dışarıda, hergün baktığım yüzlerde.Ama kimsenin konuşmasına izin veremiyorum artık. İşte böyle yazan olunca da okuyorum. Bi sonraki yazısını bekliyorum.

Ne kadar aptalım.

Farkettim de klavye bilmişiyim ben ve klavyesini seviyorum karşıdakinin. Yazdıklarına aşık oluyorum hiçbir zaman göremeyeceğim parmakların.Kendi içimde onunla aşk yaşayıp, kavga edip, sevişip, sarılıp ayrılıyorum. Ödüm patlıyor bundan haberi olacak diye o kişilerin. Sonra yine yazdıklarımla ya da yazdıklarıyla birilerinin aşk acısı yaşıyorum. Sonra da unutuyorum. Bu döngüden kurtulur muyum ? Gerçek bi insan çıksa karşıma nasıl davranırım hiç bilmiyorum. Zaten ben sevdiğim erkeklere nasıl davranacağımı hiçbir zaman kestiremedim. Kitaplar alırsam onlar söyler söyleyemediklerimi de anlarlar zannettim. Okumadılar bile. Hep sonralara ertelediler söyleyeceklerimi. Beni belki de hiç tanımdan sevdiler, üzdüler, öptüler.

Neyse günün birinde verdiğim kitapları okuyacaklar. Öyle ya da böyle. Belki o zaman yüzlerinde bir tebessüm bırakacağım.

Ve sanırım "ben neden evlenmedim?"sorusunun cevabını da kendime böyle vermiş olacağım.

Not: Yazıyı anlaşılacağı gibi yaklaşık bir haftada bölük pörçük yazdım. Yazmak için yazdım. Okuyup da anlamlandıramamalarınız hep bu yüzden.